Kullanıcı Girişi

Kullanıcı girişi yapabilmeniz için kullanıcı adı ve parolaya sahip olmanız gerekmektedir. Üye değilseniz sağdaki bölümden üyelik kaydı gerçekleştirebilirsiniz.

Şifrenizi unuttuysanız sağdaki Yeni Üyelik/Şifremi Unuttum bölümüne sadece email adresinizi giriniz.

Giriş

Giriş Formu

 

Yeni Üyelik/Şifremi Unuttum



..:: Kitapistanbul ::..
Kitap Kültürü Platformu

Âkif 106 Yıl Önce Çevrilsin Demişti -Lamartine’in

Yusuf Turan Günaydın


Âkif, Sırât-ı Müstakîm ciltleri içinde “Musâhabe” gibi hiç de dikkat çekici olmayan bir başlıkla yayınladığı makalelerinden birinde Lamartine (1790-1869)’den ve eserlerinden söz ediyor. Bu söz ediş, Âkif’in edebî zevki ve Batı (bilhassa Fransız) edebiyatına âşinalığının derecesi hakkında da bazı ipuçları sunuyor.
Tasavvufa ‘yatkınlığı’ konusunda cesaretsiz bazı cümleler sarf edilegelen Âkif’in Gölgeler kitabını yayınladıktan sonra ‘vâdi değiştirip değiştirmediğini’ soranlara ‘Benim vâdim hep buydu fakat şartlar elvermedi.’ yolunda bir cevap verdiğini çeşitli vesilelerle zikretmiştik. Kastedilen, Âkif’in toplumcu bir sanat anlayışından tasavvufî bir sanat anlayışına -neredeyse- evrilişidir. Âkif yine eski Âkif’tir; hassasiyetleri bâkîdir fakat Gölgeler kitabının sûfiyâne duyarlığını yansıtan şiirlerle bezeli olduğu da ortadadır.
Gelelim sadede: Lamartine hakkında Âkif 106 yıl önce neler söylemişti?
Bu sorunun cevabı yukarıda andığımız makalesindedir. Âkif Şeyh Sâdî, İbn-i Fâriz, Feyzî-i Hindî, Fuzûlî gibi şairleri ne kadar severse Lamartine’i de o derece sevdiğini vurguluyor. Hatta Lamartine’i asıl dilinden okuduğunu ve yine de pek yetersiz gördüğü Fransızcası ile anlamakta zorlanmadığını söylüyor. Sebebini ise ‘Onun dili benim ‘vicdan kulağı’ma hiç de yabancı gelmiyordu.’ cümlesiyle açıklıyor.
Acaba Âkif Lamartine’in en çok hangi eserlerini seviyordu?
“Graziella’yı okurken Fuzûlî’nin Leylî-nâme’sini okuduğumu düşünürdüm. Hele Meditations benim için bir Sâdî külliyâtı yahut İbn-i Fâriz Dîvânı idi.” dediğine göre iki kitabını öncelikle anmış oluyor. Daha sonra da İlk Acı adlı eserini zikrediyor .
Peki çevrilmiş midir bu eserler Türkçeye?
Bu sorunun 106 yıl önceki cevabı da Âkif’in yazısında bulunuyor:
“Ne olur bir hayır sâhibi çıksa da bize Meditations’ları, Harmonie’leri, Graziella’ları, Raphaël’leri tercüme etse! Gerçi iki sonraki eser dilimize çevrilmiş. Ancak bugün için yeterli değildir. Çünkü birçok yerleri geçilmiştir. Özellikle bu gibi ölümsüz eserler aslındaki inceliğe imkânlar müsaade ettiği oranda birçok kalem erbabı tarafından tercüme edilmelidir. Raphaël’in tam, eksik iki üç tercümesinden ben birini gördüm ki iyi değildi. Lamartine’e tercüman olacak adam Fransızcayı ne kadar iyi anlasa, Türkçeyi de ne kadar doğru yazsa, şiir yeteneğiyle ile dolup taşmadıkça kabil değil başarı elde edemez. Hele benim gördüğüm tercümede “Mezkûr kadının çehresinde nûr-i sabâhat lemeân etmekte bulunmuş idi…” ibaresine yakın cümleler bile vardı! Evet, bu mütercim bir tarih tercüme edebilir, bir siyasi paragraf yazabilirdi ancak hiçbir vakit Raphaël’i tercüme edemezdi.”
Demek ki Lamartine’in eserlerinden Raphaël 106 yıl önce Osmanlı Türkçesine birkaç kez çevrilmiş. Fakat Âkif bu çevirileri beğenmiyor.
Yakın dostlarından Ferid Kam’ın Lamartine sevgisinde Âkif’le beraber olduğunu da aynı yazıdan öğreniyoruz. Üstelik Âkif, Ferid Kam’ın Lamartine’den “Cenâb-ı Hak” başlıklı ârifâne bir şiir tercüme ettiğini; okuyanların mest olduğunu belirtiyor ve hayıflanıyor: “Fakat ne yazık ki devamı gelmedi.”
Peki Âkif bir nevi ruh akrabası saydığı Lamartine’i neden bizzat çevirmedi? Bu hususta yazısının sonunda bir açıklama yapmayı ihmal etmiyor: “Şimdiye kadar sözlü davetlerde bulundumsa da kabul eden olmadı. Hatta bazıları başından savmak için “Kendin yapsana!” dediler. Ben kendimde o güç kaynağını görsem kalkar da safâ ehline keşkül uzatır mıyım?”
Anlaşılıyor ki 106 yıl önce, Lamartine çevirileri açısından durum bu merkezde imiş. Peki günümüzde nasıldır?
Millî Kütüphane’nin çevrimiçi kataloğu bizi yanıltmıyorsa Graziella’nın Osmanlı dönemindeki ilk (?) çevirisi 1319 (1901) tarihli görünmektedir. Mütercimi Yusuf Neyyir’dir. Halit Fahri Ozansoy çevirisi Graziella ise 1934, 1935, 1939, 1942, 1944, 1954(?) ve 1970 yıllarında basılmış. Eserin ayrıca Zeynep Menemenci (1944), Nesrin Altınova (1991, 2002), Ömer Turan (2000), Recep Şükrü Güngör (2003) ve İrem Özkayıkçı (2007) çevirileri bulunuyor.
Raphaël’in Osmanlı dönemi baskıları daha fazla gözüküyor: Ahmed İhsan ve Şürekâsı yayını olarak Âlem Matbaasında 1314 (1898) yılında isimleri M. S. ve A. L. kısaltmalarıyla gösterilen iki mütercimin tercümesiyle; İkdam neşri olarak 1315 (1899) yıllarında Nuri Şeyda tercümesiyle; Tahir Bey Matbaasında ise 1316 (1900) yılında Müstecabizâde İsmet ve İskender Frerî tercümesiyle basılmış. Cumhuriyet döneminde Halit Fahri Ozansoy çevirisi 1944, 1958 ve 1968 yıllarında basılmış.
Elbette Millî Kütüphane kayıtları bizi yanıltıyor olabilir. Fakat elde edilebilecek en fazla veri de bu kütüphanede bulunuyor. Dolayısıyla her iki eserin Türkçeye tercüme manzarasını bibliyografik künye bakımından böylece yansıtabiliriz.
Fakat Lamartine’in Méditations poétiques ve Harmonies adlı iki eserinin Millî Kütüphanemizde hâlâ Türkçe bir tercümesi kayıtlı değildir… Demek ki Âkif’in bunca önemli gördüğü bu eserler 106 yıldır Türkçeye çevrilmeyi bekliyor.
Bakalım kaç [yüz]yıl daha bekleyecek?

Toplam Tıklama: 402475 Aktif Ziyaretçi Sayısı: 10
Tüm Hakları Saklıdır. WebMaster:Osman Selvi